Girişimcilik
Son Güncelleme: 17.09.2024
Vergi Mükellefi Nedir? Çeşitleri Nelerdir? (2024 Rehberi)
Son Güncelleme: 17.09.2024
Modern devletlerin işleyişi ve vatandaşlarına sunduğu kamu hizmetleri, sürekli ve istikrarlı bir finansman kaynağı gerektirmektedir. Bu ihtiyacı karşılamanın en etkili ve yaygın yolu ise vergilendirme sistemidir. Ancak etkili bir vergilendirme sistemi kurmanın ilk adımı, vergi yükümlülüğü taşıyan kişi ve kurumları, yani vergi mükelleflerini doğru bir şekilde tanımlamaktan geçer.
Vergi mükellefi olmanın kapsamı ve tanımları, farklı yasal düzenlemelere ve ekonomik faaliyetlere göre değişiklik gösterebildiği için, bu kavramın net bir şekilde anlaşılması, hem bireylerin hem de kurumların hak ve yükümlülüklerini bilmeleri açısından kritik bir öneme sahiptir. Aksi takdirde, istenmeyen hukuki sonuçlarla karşılaşmak veya haksız vergi yükümlülükleri altına girmek kaçınılmaz hale gelebilmektedir.
Bu içeriğimizde, vergi mükellefinin tanımını yaparak, farklı mükellef türlerini inceleyip, kimlerin vergi mükellefi olabileceğini ve nasıl vergi mükellefi olunabileceğini ele aldık. Keyifli okumalar.
Vergi Mükellefi Nedir?
Vergi mükellefi, bir devletin vergi yasaları kapsamında vergi ödemekle yükümlü olan gerçek veya tüzel kişidir. Bu yükümlülük, belirli ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi veya mal varlığına sahip olunması nedeniyle doğar.
Kaç Çeşit Vergi Mükellefi Vardır?
Türkiye’de gelir, harcama ve servete dayalı çok sayıda vergi türü uygulanmaktadır. Her bir vergi türü için mükellefiyet kriterleri farklılık gösterdiğinden, vergi mükellefi kavramının her bir vergi türü bağlamında ayrı ayrı ele alınması önem arz etmektedir. Bu doğrultuda, yaygın olarak karşılaşılan vergi türleri ve bu vergilerin mükellefleri aşağıda incelenmiştir.
Gelir Vergisi Mükellefleri
Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. Maddesinde yer alan “Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir” hükmü, ilk bakışta gelir vergisi mükellefiyetini yalnızca gerçek kişilerle sınırlandırıyor gibi görünmektedir. Ancak, gelir vergisi mükellefiyeti kavramının bütüncül bir şekilde anlaşılması için tam mükellefiyet ve dar mükellefiyet ayrımının detaylı bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
- Tam Mükellefler: Tam mükellefiyet ve dar mükellefiyet ayrımının temelinde yatan temel husus, odak noktasının şahıs mı yoksa gelir mi olduğudur. Tam mükellefiyette, Gelir Vergisi Kanunu’nun 3. Maddesi gereğince “Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler” hükmü ile uyumlu olarak, mükellefin şahsına bakılmaksızın elde ettiği tüm gelirler vergiye tabi tutulmaktadır. Bu kapsamda, tam mükellefiyete tabi tutulan gelir vergisi mükelleflerinin Türkiye’de yerleşik kişiler olduğunu ifade etmek mümkündür.
- Dar Mükellefler: Dar mükellefiyette ise, verginin konusunu oluşturan unsurun elde edilen gelir olduğu ve mükellefin ikâmetgahının belirleyici bir faktör olmadığı görülmektedir. Nitekim Gelir Vergisi Kanunu’nun 6. Maddesinde “Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilirler” hükmü ile bu durum açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla, dar mükellefiyete tabi tutulan kişiler, Türkiye’de yerleşik olmasalar dahi, yalnızca Türkiye’de elde ettikleri gelirler üzerinden vergi yükümlülüğü altına girmektedirler.
Kurumlar Vergisi Mükellefleri
Tüzel kişilerin gelirlerinin vergilendirilmesi, kurumlar vergisi mevzuatı çerçevesinde ele alınmaktadır. 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1. ve 2. Maddeleri, kurumlar vergisi mükellefi olarak kabul edilen tüzel kişilikleri ayrıntılı bir şekilde belirlemiştir. Bu kapsamda, aşağıdaki tüzel kişilikler kurumlar vergisi mükellefi olarak tanımlanmaktadır:
- Sermaye Şirketleri: Anonim şirket, limited şirket ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile benzer nitelikteki yabancı sermaye şirketleri bu kategoriye dahildir.
- Kooperatifler: Kooperatifler Kanunu veya özel kanunlar çerçevesinde kurulmuş olan kooperatifler ve benzer nitelikteki yabancı kooperatifler kurumlar vergisi mükellefidir.
- İktisadi Kamu Kuruluşları: Devlete veya diğer kamu tüzel kişilerine bağlı olarak ticari, sınai ve zirai faaliyetlerde bulunan işletmeler bu gruba dahildir.
- Dernek veya Vakıflara Ait İktisadi İşletmeler: Dernek veya vakıflara bağlı olarak işletilen ticari, sınai ve zirai işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmeler kurumlar vergisi mükellefidir.
- İş Ortaklıkları: Yukarıda belirtilen kuruluşların kendi aralarında veya gerçek kişilerle ve şahıs şirketleriyle, belirli bir ticari faaliyeti ortaklaşa yürütmek ve elde edilen kazancı paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardır. Örneğin, büyük ölçekli bir baraj projesini hayata geçirmek üzere birden fazla şirketin bir araya gelerek oluşturduğu “joint venture” ortaklıkları bu kapsamda değerlendirilebilir.
Bu noktada, kurumlar vergisi mükellefiyetinin tüzel kişiliğin hukuki şekline ve faaliyet konusuna bağlı olarak belirlendiği ve yukarıda belirtilen kategorilerin kapsamlı bir çerçeve çizdiği unutulmamalıdır.
Katma Değer Vergisi Mükellefleri
Katma değer vergisi (KDV), mal ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarında değer artışına uygulanan ve dolayısıyla hemen hemen her bireyin günlük yaşamında karşılaştığı bir vergi türüdür. 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 8. Maddesi, KDV mükelleflerini şu şekilde belirlemiştir:
- Mal Teslimi ve Hizmet İfâsı Yapanlar: Mal veya hizmet üreten, satan veya ithal eden işletmeler bu kategoriye girmektedir.
- İthalatçılar: İthalat işlemini gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişiler KDV mükellefidir.
- Transit Taşımacılar: Malları bir ülkeden diğerine taşıyan ve bu sırada gümrük veya geçiş işlemlerine tabi olan taşımacılık şirketleri KDV’den sorumludur.
- Müzayedeciler: Müzayede yoluyla mal satışı gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişiler de KDV mükellefi olarak kabul edilir.
- PTT İşletme Genel Müdürlüğü ve Radyo ve Televizyon Kurumları: Bu kamu kuruluşları da KDV mükellefiyeti kapsamındadır.
- Şans ve Talih Oyunları Düzenleyenler: Her türlü şans ve talih oyunlarını düzenleyen gerçek ve tüzel kişiler KDV’den sorumludur.
- Gayrimenkul Kiraya Verenler: Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen şartlar dahilinde gayrimenkullerini kiraya verenler de KDV mükellefiyeti kapsamında değerlendirilebilir.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 8. Maddesi kapsamında belirlenen mükelleflerin, genellikle ticari faaliyetlerde bulunanlar ve serbest meslek erbabını kapsadığı söylenebilmektedir. Bu durum, söz konusu kişilerin mal veya hizmet satışı yoluyla ekonomik faaliyetlerde bulunarak doğal bir katma değer zincirinin parçası olmalarından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, katma değer oluşumunun gerçekleştiği ve KDV hesaplama yükümlülüğünün ortaya çıktığı her ekonomik faaliyetin, KDV mükellefiyeti doğurduğu ifade etmek mümkündür.
Özel Tüketim Vergisi Mükellefleri
Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), yasal düzenlemelerde belirli bir şekilde tanımlanmış mal ve hizmetlere uygulanan dolaylı bir vergi türüdür. Bu vergiye tabi tutulan mallara örnek olarak motorlu taşıtlar, alkol ve tütün ürünleri ile akaryakıt gibi ürünler verilebilir. ÖTV mükellefleri ise, ilgili kanun kapsamında belirlenmiş olup, temel olarak söz konusu malları üreten veya ithal eden firmalar ile motorlu araç üreticileri ve ithalatçılarıdır.
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Mükellefleri
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, banka ve sigorta şirketlerinin kendi lehlerine gerçekleştirdikleri tüm mali işlemler üzerinden alınan bir vergi türüdür. Söz konusu verginin mükellefiyeti ise doğrudan bu işlemleri gerçekleştiren banka ve sigorta şirketlerine aittir.
Emlak Vergisi Mükellefleri
1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu, Türkiye sınırları içerisindeki tüm taşınmazları vergi kapsamına almıştır. Kanunun 3. Maddesi, “Bina Vergisini, binanın maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa binaya malik gibi tasarruf edenler öder” hükmüyle emlak vergisinin mükellefini belirlemiştir. Dolayısıyla, binanın mülkiyetine sahip olan, intifa hakkı bulunan veya binayı malik gibi kullanan kişiler emlak vergisinden sorumlu tutulmaktadır.
Veraset ve İntikal Vergisi Mükellefleri
7338 Sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu‘nun 1. Maddesi uyarınca, Türk vatandaşlarına ait malların ve Türkiye sınırları içerisindeki tüm malların miras yoluyla veya karşılıksız kazandırmalar yoluyla el değiştirmesi veraset ve intikal vergisine tabidir. Kanunun 5. Maddesi ise vergi mükellefini, mirası veya karşılıksız kazandırmayı iktisap eden kişi olarak tanımlamıştır.
Motorlu Taşıtlar Vergisi Mükellefleri
197 Sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu‘nun 1. Maddesi, motorlu kara taşıtları ile helikopter ve uçakların motorlu taşıtlar vergisine tabi olduğunu belirtmektedir. Bu vergi türünde mükellefiyet, ilgili motorlu taşıtın tescil kayıtlarında belirtilen malike aittir.
Damga Vergisi Mükellefleri
Damga vergisi, 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu‘nda gösterilen bazı değerli kağıtların imzalanmasıyla doğan bir vergi çeşididir. Bu kağıtlara kira sözleşmeleri, rehin senetleri ve emtia senetleri örnek olarak gösterilebilmektedir. Verginin mükellefi, ilgili kağıdı imzasını atan kişilerdir.
Kimler Vergi Mükellefi Olabilir?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın temel ilkeleri gereğince, vergilendirme yetkisi yalnızca kanun koyucuya aittir ve herhangi bir vergi yükümlülüğü ancak kanun yoluyla tesis edilebilir. Bu ilke doğrultusunda, her bir vergi türü için Gelir Vergisi Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu gibi ayrı kanunlar yürürlüğe konmuştur. Dolayısıyla, her bir vergi türü için mükellefiyetin belirlenmesi, ilgili vergi kanununda yer alan özel düzenlemelere göre gerçekleştirilir. Örneğin, motorlu taşıtlar vergisi mükellefi olabilmek için, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda belirtilen niteliklere sahip bir motorlu taşıta sahip olmak yeterli ve gerekli bir şarttır. Yine benzer şekilde, Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyetinde bulunan veya serbest meslek erbabı olarak çalışanların, belirli bir ciroyu aşmaları halinde Katma Değer Vergisi mükellefiyeti doğmaktadır.
Vergi Mükellefi Nasıl Olunur?
Vergi mükellefiyetinin başlangıcı, her bir vergi türü için farklı prosedürlere tabi olabilmektedir. Katma Değer Vergisi (KDV), Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) gibi bazı vergilerde mükellefiyet, kanunda belirlenen şartların oluşmasıyla kendiliğinden doğar. Ancak gelir vergisi ve kurumlar vergisi gibi vergilerde ise, mükellefiyetin başlaması için aktif bir adım atılması ve işe başlama bildiriminde bulunulması gerekmektedir.
Vergi Mükellefi Olmak için Nereye ve Nasıl Başvuru Yapılır?
Vergi mükellefiyeti tesis ettirmek için, Gelir İdaresi Başkanlığı‘nın sunduğu İnteraktif Vergi Dairesi platformu üzerinden elektronik ortamda veya mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesine hitaben kaleme alınacak yazılı bir dilekçe ile başvuru yapılması mümkündür. İşe başlama bildiriminin ilgili birime ulaşması akabinde, vergi dairesi tarafından görevlendirilen yetkili personel, beyan edilen işyeri adresine giderek işyeri yoklaması yapar. Bu yoklamanın amacı, beyan edilen adresin fiili olarak mükellefin işyeri olup olmadığını teyit etmektir. Benzer şekilde, mükellefiyetin devamı sırasında meydana gelen adres değişikliklerinin de vergi dairesine bildirilmesi ve yeni adreste de bir işyeri yoklaması yapılması gerekmektedir. Tüm bu süreçlerin tamamlanması ile birlikte, vergi mükellefiyeti resmi olarak başlatılmış sayılır.
Vergi Mükellefi Olmanın Avantajları Nelerdir?
Vergi mükellefi olmak, hem gerçek hem de tüzel kişiler için birtakım yasal ve finansal avantajlar sağlamaktadır. Bu avantajlar, mükelleflerin ekonomik faaliyetlerini sürdürülebilir kılmaları ve büyümelerine katkı sağlamaları açısından önemlidir. İşte vergi mükellefi olmanın faydaları:
1. Hukuki Güvence ve İşlem Güvenliği: Vergi mükellefiyeti, ticari faaliyetlerin yasal bir zeminde yürütüldüğünün ve kayıt altına alındığının bir göstergesidir. Bu durum, mükelleflere hukuki uyuşmazlıklarda delil sunma ve haklarını koruma konusunda avantaj sağlar. Aynı zamanda, potansiyel iş ortakları ve müşteriler nezdinde güven oluşturarak iş ilişkilerinin daha sağlıklı temeller üzerine kurulmasına imkân tanır.
2. Finansal Kaynaklara Erişim: Vergi mükellefi olmak, finansal kuruluşlar nezdinde kredibiliteyi artırarak kredi ve finansman imkânlarına erişimi kolaylaştırır. Bankalar ve diğer finansal kurumlar, kredi değerlendirme süreçlerinde mükelleflerin vergi kayıtlarını ve mali geçmişlerini dikkate almaktadır. Düzenli vergi ödeyen mükellefler, daha düşük faiz oranları ve daha uygun ödeme koşulları ile kredi kullanabilme avantajına sahip olurlar.
3. Kamu İhalelerine Katılım: Vergi mükellefiyeti, devlet ve kamu kurumlarının düzenlediği ihalelere katılım için aranan temel şartlardan biridir. İhalelere katılım hakkı, işletmelere kamu projelerinde yer alma ve yeni pazarlara ulaşma fırsatı sunarak büyümelerine katkı sağlar.
4. Vergisel Teşvik ve İstisnalardan Yararlanma: Vergi mevzuatı, belirli sektörleri desteklemek, yatırım ve istihdamı teşvik etmek amacıyla çeşitli vergisel teşvik ve istisnalar öngörmektedir. Vergi mükellefi olan işletmeler, bu teşviklerden yararlanarak vergi yükümlülüklerini azaltabilir, yatırım ve istihdam kapasitelerini artırabilirler.
5. Kurumsal İtibar ve Rekabet Gücü: Vergi mükellefiyeti, işletmelerin şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine bağlılığının bir göstergesi olarak kabul edilir. Bu durum, müşteriler, tedarikçiler ve diğer paydaşlar nezdinde güven oluşturarak kurumsal itibarı güçlendirir. Güçlü bir kurumsal itibar, rekabet avantajı sağlayarak pazarda daha güçlü bir konuma yükselmeyi kolaylaştırır.
6. Mali Disiplin ve İşletme Performansı: Vergi mükellefiyeti, işletmeleri mali kayıtlarını düzenli olarak tutmaya ve mali tablolarını oluşturmaya yönlendirir. Bu durum, işletmelerin mali performanslarını daha yakından takip etmelerini, mali tablolarını analiz etmelerini ve daha bilinçli kararlar almalarını sağlar.
7. Toplumsal Sorumluluk ve Kalkınmaya Katkı: Vergi ödemeleri, kamu hizmetlerinin finansmanında ve toplumsal kalkınmanın sağlanmasında kritik öneme sahiptir. Vergi mükellefleri, vergi yükümlülüklerini yerine getirerek toplumun refahına ve ülkenin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunurlar.
Sonuç olarak, vergi mükellefi olmak, işletmelere hukuki güvence, finansal kaynaklara erişim, vergisel avantajlar, kurumsal itibar ve toplumsal sorumluluk gibi çok yönlü faydalar sağlamaktadır. Vergi mükellefleri, bu avantajları etkin bir şekilde kullanarak rekabet güçlerini artırabilir, sürdürülebilir büyüme sağlayabilir ve toplumsal kalkınmaya katkıda bulunabilirler.
Vergi Mükellefi ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Her Vatandaş Vergi Mükellefi midir?
Türkiye’de çok sayıda vergi türü, gelir vergileri, harcama vergileri ve servet vergileri gibi geniş kategoriler altında sınıflandırılmaktadır. Modern toplum yapısı içerisinde, gelir elde etmeden veya harcama yapmadan yaşam sürdürmenin mümkün olmadığı göz önüne alındığında, hemen hemen her bireyin bir veya daha fazla vergi türü için mükellef konumunda olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, her bir vergi türü için mükellefiyetin belirlenmesi, ilgili vergi kanununda yer alan özel düzenlemelere ve mükellefiyet kriterlerine dayandırılmalıdır.
Vergi Mükellefi Olduğumu Nasıl Anlarım?
Vergi mükellefiyeti durumunun sorgulanması ve mükellefiyet numarasının öğrenilmesi iki temel yöntemle gerçekleştirilebilir. Bireyler, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından elektronik ortamda hizmet veren İnteraktif Vergi Dairesi platformu üzerinden online olarak sorgulama yapabilir veya doğrudan bağlı bulundukları vergi dairesine başvurarak gerekli bilgiyi edinebilirler.
e-Devletten Vergi Mükellefi Olunur mu?
Hayır, e-Devlet sistemi üzerinden doğrudan vergi mükellefi olunamamaktadır. e-Devlet, çeşitli kamu hizmetlerine erişim sağlayan bir platformdur ve vergi mükellefiyeti başvuruları için Gelir İdaresi Başkanlığı’nın İnteraktif Vergi Dairesi platformu kullanılmalıdır.
E-Ticaret için Vergi Mükellefi Nasıl Olunur?
E-ticaret, geleneksel ticaretin dijitalleşmesiyle esnaf ve tacirlere yeni fırsatlar sunarken beraberinde vergisel yükümlülükler de getirmektedir. E-ticaret işletmeleri, hukuki yapılarına göre gelir vergisi veya kurumlar vergisi mükellefi olmanın yanı sıra, katma değer yarattıkları için KDV mükellefiyeti kapsamına da girerler. Bu nedenle e-ticaret yapmak isteyenlerin, faaliyetlerine uygun vergi mevzuatını bilmeleri ve yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmeleri büyük bir önem taşımaktadır.
Eğer e-ticaret yapıyor veya yapmak için girişimlerde bulunuyorsanız, e-ticaret vergi muafiyeti ile ilgili blog içeriğimize göz atabilirsiniz.
Şahıs Şirketi Vergi Mükellefi midir?
Ticari faaliyetlerine küçük veya orta ölçekte başlamayı hedefleyen girişimciler, genellikle düşük kuruluş maliyetleri ve basit işletme yapısı nedeniyle şahıs şirketi kurmayı tercih etmektedirler. Ancak, sahip oldukları hukuki yapı ve faaliyet alanları ne olursa olsun, şahıs şirketleri de diğer tüm gerçek ve tüzel kişiler gibi vergi ödeme yükümlülüğüne sahiptirler. Bu kapsamda, şahıs şirketleri ticari faaliyetleri sonucunda elde ettikleri gelirler üzerinden gelir vergisi mükellefi olarak değerlendirilmekte ve vergisel yükümlülüklerini Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre yerine getirmekle sorumlu tutulmaktadırlar.
Fatura Kesme Sınırı Nedir? Vergi Mükellefleri için Neden Önemlidir?
Gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükellefleri, gerçekleştirdikleri mal ve hizmet satışlarına ilişkin fatura düzenlemek ve ilgili taraflara ibraz etmekle yükümlüdürler. Günümüzde, mükellefler tarafından iki tür fatura düzenlenebilmektedir: Kağıt fatura ve elektronik fatura (e-fatura).
Hazine ve Maliye Bakanlığı, her yıl güncellediği bir tebliğ ile kağıt fatura düzenlenebilecek satış tutarı sınırını belirlemektedir. Belirlenen bu sınırın altındaki satışlar için kağıt fatura düzenlenmesi mümkün iken, sınırı aşan satışlarda elektronik fatura düzenleme zorunluluğu bulunmaktadır. 2024 yılı için belirlenen kağıt fatura düzenleme sınırı 6.900 TL olarak belirlenmiştir. Bu sınır, “vergi mükellefinin fatura sınırı” olarak adlandırılmaktadır.
Basit Usul Vergi ile Gerçek Usul Vergi Arasındaki Fark Nedir?
Gelir Vergisi Kanunu, gelir vergisi mükelleflerinin vergilendirilme süreçlerinde iki temel yöntem öngörmektedir: Basit usul ve gerçek usul. Bu iki yöntem arasındaki temel farklılıklar, mükellefler açısından önemli mali ve idari sonuçlar doğurmaktadır.
Gerçek usulde vergilendirilen mükellefler, Katma Değer Vergisi (KDV), stopaj vergisi ve gelir vergisi gibi bir dizi vergi türünden sorumlu tutulurken, basit usulde vergilendirilen mükellefler yalnızca elde ettikleri ticari kazançları üzerinden vergilendirilmektedirler.
İki yöntem arasındaki diğer bir önemli fark ise defter tutma yükümlülüğüdür. Gerçek usulde vergilendirilen mükellefler, ticari faaliyetlerine ilişkin tüm kayıtları tutmak zorunda iken, basit usulde vergilendirilen mükellefler için böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ayrıca, basit usulde vergilendirilen mükellefler, gerçek usuldeki mükelleflerin aksine, vergi tevkifatı ve KDV beyannamesi verme yükümlülüğünden de muaftırlar.
Sonuç olarak, basit usulde vergilendirilme yöntemi, mükelleflere daha az idari yük ve vergisel avantajlar sağlayan bir seçenek olarak öne çıkmaktadır.
Vergi Mükellefiyeti Nasıl Sonlandırılır?
Vergi mükellefiyetinin sona ermesi, her bir vergi türü için farklı hukuki ve fiili durumlara bağlı olarak gerçekleşmektedir. Her vergi türü için mükellefiyeti doğuran olaylar farklılık gösterdiği gibi, mükellefiyeti sona erdiren olaylar da farklılık arz etmektedir.
Örneğin, emlak vergisi mükellefiyeti, bir taşınmazın mülkiyetinin edinilmesi ile başlar. Dolayısıyla, aynı taşınmazın tapu kaydının bir başka kişi adına devredilmesi, önceki malikin emlak vergisi mükellefiyetini sona erdirecektir.
Gelir vergisi mükellefiyetinin sona ermesi ise Vergi Usul Kanunu’nun 160. Maddesi‘nde özel bir düzenlemeye tabidir. Bu düzenlemeye göre, ticari faaliyetlerini sonlandıran gelir vergisi mükellefleri (ticari ve sınai kazanç sahipleri, serbest meslek erbabı, kurumlar vergisi mükellefleri, adi ve kolektif şirket ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortakları) durumu yetkili vergi dairesine bildirmekle yükümlüdürler. Söz konusu bildirim, İnteraktif Vergi Dairesi platformu üzerinden elektronik ortamda veya vergi dairesine hitaben yazılmış bir dilekçe ile yapılabilmektedir.
Vergi Mükellefi Neleri Gider Gösterebilir?
Vergi mükellefleri, ister gelir vergisi isterse kurumlar vergisi mükellefi olsunlar, gelir elde etme faaliyetlerini icra ederken çeşitli giderlerle karşılaşmaktadırlar. Bu giderler, personel ücretleri, yemek masrafları, kırtasiye giderleri gibi işletmenin temel operasyonlarını sürdürmesi için yapılan zorunlu harcamaları kapsar. Söz konusu giderler, vergi mevzuatında öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde, mükellefin gelir veya kurumlar vergisi matrahından indirilerek vergi yükümlülüğünün azaltılmasını sağlar. Ayrıca, bu giderlere ilişkin olarak Katma Değer Vergisi (KDV) kanununda belirtilen koşullar dahilinde KDV indirimi veya muafiyeti de uygulanabilmektedir.
Vergi Mükellefi Olmak için Yaş Sınırı Var mı?
Vergi mükellefi olmak için yaş sınırı yoktur. Ancak vergi yükümlülükleri genellikle kişinin veya kurumun gelir elde etmesi ya da ticari faaliyetlerde bulunması ile ilişkilidir. Türkiye’de, bireylerin vergi mükellefi olabilmesi için medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmaları gerekir. Bu durum, genellikle 18 yaş ve üzerindeki bireyleri kapsar. Ancak, reşit olmayan bireylerin de gelir elde etmeleri durumunda, onların vergi mükellefi olması mümkündür. Bu tür durumlarda, vergi yükümlülükleri genellikle velileri veya vasileri tarafından yerine getirilir.
Bu içerik, DG Legal Hukuk ve Danışmanlık katkıları ile hazırlanmıştır.